İlkenin Usu
Aristoteles (Metafizik, I. 8) İyonyalı düşünürlerden "hiç biri Toprağı ilke yapmadı," der, "çünkü en karmaşık öğe olarak görünür," çünkü birçok birimin bir toplağı gibidir. Su ise tersine bir ve saydamdır. Yalın öğeselliği duyusal bir görünüş altında sergiler, ve bu Apeiron, Hava, Ateş, Özdek vb. için de böyledir. İlkenin bir olması gerekir, ve bu nedenle kendisinde bir birlik, yalınlık taşıyor olmalıdır. Eğer Toprak gibi çoklu bir doğa gösterirse, kendine özdeş değil ama ayrışıktır. İyonyalı düşünürler Arke ya da İlk olanı ayrımsız, yalın, bir olarak, ya da soyut olarak, genelde düşünce olarak aldılar.
Bu ilkenin mantığı gereğidir. İlke yine salt kendi mantığı gereği Sonsuz olmalıdır, çünkü sonlu olan ayrım imleyecek ve yalın, tek ve böylece ilk olmayacaktır. Felsefenin başlangıcı, gerçekten başlangıç ise, başlangıç kavramının kendisinin mantığını izlemelidir. Başlangıç ilktir, ve İlk olan, Arke olan yalın, bir, sonsuz, belirlenimsiz, ayrımsız, ilişkisiz, içeriksiz vb. olmaktan başka türlü olamaz. Bu düşünce tutumu hiç kuşkusuz karşıtlığı dışlayan anlak tutumudur, A = A ya da özdeşlik ilkesi ile uyum içindedir. Bu dinginlik, devimsizlik ilkesidir. Ama İyonyalı düşünürler Anlağın bu devimsizliği ile çelişir ve onu ortadan kaldırırlar, Yalın olanın kendinde o denli de Karmaşık, Birin kendinde o denli de Çok olduğunu ortaya koymada hiçbir duraksama göstermezler. Su, Apeiron ya da Hava yalındır, Birdir. Ama o denli de ayrımlıdır, Çoktur, çünkü tüm belirlenimler ondan türer. Arke özsel olarak kurgul doğalıdır, yalın ve karmaşık, kendi ile bir ve çoktur.
İyonyalı düşünürler tasarımsal düşüncelerinin özgür olduğunun, kendinde kavram mantığını izlediğinin bilincinde değildirler. Bu bilinçsizlik hiç kuşkusuz tutarsızlıkların nedenidir ve birbiri ile geçimsiz yönlere doğru dönen ve açınan düşüncelerini idealist ya da materyalist olarak nitelemenin olanağı yoktur. Özdeksel, giderek duyusal, tasarımsal ilkeler konutlarlar, ama onları evrenseller olarak konutlarlar. Aristoteles şöyle sürdürür
“Bundan açıkça görünür ki ilk neden tüm onlar tarafından yalnızca duyusal biçimde anlatılmıştır. Ama böyle ilerledikleri için, şeyin kendisi yollarını onlar için açmış ve onları daha öte araştırmaya zorlamıştır. Çünkü köken ve bozulma ister bir isterse daha çok kaynaktan türesin, ‘Nasıl olur ve nedeni nedir?’ sorusu doğar. Çünkü temel töz kendini değiştirmez, tıpkı tahtanın ve metalin kendilerinin değişimin nedeni olmaması gibi."
|